Sevdiğiniz
bir aktivitenin planlamasını bile yaparken içiniz kıpır kıpır heyecanla
doluyordur mutlaka. İşte biz de yine böyle kurtlu kurtlu gevezelik yaparken
cumartesi öğleden sonra hepimizin tur için müsait olduğunu fark ettik.Hemen
telefonlara sarılıp hava durumunu kontrole başladık tabi ki. Yüksek oranda
yağmur beklentisi vardı. Artık tur yapmak kaçınılmazdı, çünkü sağanak yağmurda
dağlara tırmanmanın tadına bakmıştık daha önce.
Eski
turumuz;
Açıkcası
bisiklet sürmenin keyfini katlayan durumlardan birinin yağmurlu havada pedal
çevirmek olduğunu böyle havada sürmeyen anlayamaz. Tabiki bu kadar keyif
almamızın bir nedeni de samimi bir ekip olmamız. Birbirini seven, samimi,
saygılı ve egodan ari insanlarız sonuçda :)
Neyse lafı uzatmayayım hemen evlere
dağılıp hazırlıklara başladık. Fazla uzun bir tur olmayacaktı, ‘’yıl bitmeden
bir tur daha yapabilir miyiz acaba’’ idi
derdimiz (30,12,2017). Silifke’den çıkıp mut yolu üzerinden Değirmendere ye
gidecek, oradaki yerel halkın kullandığı küçük köprüden karşıya geçip zamanında
Frederick Barbaros u bile dize getiren azgın Göksu Irmağı eşliğinde dönüşe geçecektik. Hazırlıkları
tamamlayıp saat 14:00 civarı Kahverengi cafe de buluştuk. Buranın sıcak yüzü
Zafer Bey’in sporcuya destek adına yaptığı kahve ikramını memnuniyetle kabul
ettikten sonra yola çıktık.
.......
Silifke öyle
bir şehir ki, Mersin yolu dışında 3 tarafı dağlık.Silifke’de bisiklet sürcem
diyorsanız tırmanmayı sevmeniz gerekiyor. Biz de merkezden itibaren tırmanmaya başladık. 5km
lik tırmanıştan sonra aşağıdaki Göksu köprüsüne kadarki 10km lik inişi hak
etmiştik artık. Bir tarafımızda kocaman göz alıcı vadi manzarası dururken dik
inişli, virajlı ve yağmurla sulanmış yola kilitlenmek zor oluyor doğrusu. Göksu
köprüsünden sonra da Mut yoluna devam ettik. Değirmendere Köyüne kadar, şiddeti
sürekli artan yağmurla beraber yer yer dikleşen çoğunlukla hafif çıkışlı yolu
takip ettik. Bir süre sonra yağmur da dindi, hatta ilkbaharı aratmayan bir havaya döndü gökyüzü. İlerde
beliren gökkuşağıda tura renk kattı :)
Köyü geçer
geçmez küçük köprüyü de gördük ve birkaç fotoğraf için verdiğimiz moladan sonra karşıya geçip yazının başında
bahsettiğim Göksu Nehri’ nin yatağıyla yan yana köy yolunda dönüşe doğru
pedallamaya başladık. Turun en keyifli kısmı burasıydı şüphesiz.Portakal
bahçelerinin ve kıvrıla kıvrıla akan nehrin yoldaşlığına doyamadık.
Bu
arada bi tarafımız ırmak iken diğer tarafımız da koruma altındaki dağ
keçilerinin yabanıl hayatlarını sürdürdükleri dağ idi. Acaba bir iki tanesiyle
karşılaşabilir miyiz diye ümitlendik ama nafile, kış gününde yukarlarda su
bulmakda zorlanmayan hayvanlar aşağıda vadiye kadar inip su içerken bize poz
vermek istememişlerdi.
Yolumuz yer yer yükselip alçalırken
manzaraya hakim bi yerde durup, eğer sahibinden izin almış olsaydık seve seve ikram edeceğinden emin olduğumuz
portakalları yedik. Köy yolu
bitip de ana
yola bağlandığımızda dönüş tırmanışı da başladı. 10km’lik yoğun tempolu
tırmanışımızı tamamlayıp mola vermeden şehre indik. Kahverengi kafede soluğu
aldık hemen. İstatiklerimizi değerlendirmemiz lazımdı. Yaklaşık 50km’lik
turumuzu 2,5 saatte tamamlamıştık biraz sağanak yağmur biraz da sıcacık güneşin
altında . Sürmeye doyamadığımız ortadaydı ama yapacak bir şey yok, ancak bu
kadar izin alabildik eşlerimizden.
Gurubumuz birer çocuklu babalardan
oluştuğundan tur için ortak bir gün bulmak zor oluyor . Yine de 2 haftada bir
de olsa uzun tur olak tabir ettiğimiz sabah karanlıkta yola çıkıp, akşam
karanlıkta döndüğümüz turları 2018 de de gerçekleştirmeye devam edeceğiz.
Doğa birleştirir, doğa güçlendirir, doğa korur, doğa
öğretir, doğada huzur buluruz .
YAZAR:Alpay UYSAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder